Ölüm Damlası
Bir damla yağmur düşer toprağaArdından bir damla daha
Çiseleyen yağmur, yavaş yavaş ıslatmaya başlar toprağı
Topraksa kavrulan bedenini serinlemeye bırakmıştır
Damlalar çoğaldıkça serinlik de artar
Sağanak bir yağış başlar ardından
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur,
Toprağın yarılmasına sebep olur, toprak çatladıkça çatlar
Suyun yokluğu da çatlatır toprağı, varlığı da
Peki birazcık serinlik için paramparça olmaya değer mi?
Toprak suyu tadabilmek uğruna kabullenmiş midir ölümü?
Ve su, her zaman ölümü müdür toprağın?
Toprak su varken de ölür, yokken de
Peki hangisini seçer?
Görmeyerek yavaşça ölmek mi, görerek hızlıca can vermek mi?
Sonunda ölüm olsa da sona nasıl geldiği mi önemlidir insanın?
Yolun ne önemi vardı varacağın yer aynıysa?
Varılacak yeri o yer yapan gidilen yol mu oluyordu yoksa?
Sen, sevgili yağmur damlası
Bunu okuyorsan eğer ben ya kavrulmuşum ya da boğulmuşum
Sen, nedenisin ölü ruhların
Ve ben, ölüyorum her türlü
Ya boğ beni ya da kavur
Ama ne yaparsan yap unutma
Ölmek değil en ağırı,
Unutulmak var ya işte o ezer ruhu..
Ölüyorum
Unutma, sevgili nedeni yok oluşumun
Son nefesin yakıcılığı mı boğazımdaki sızı?
Ölüyorum, minik su damlası
Yaşam ve ölüm senken
Neden hep ölüm çıktı kurrada?
Pusulanın gösterdiği son yöndü varlığın
Ve ben, kayboldum.
Tuğçe AKDEMİR
18.03.2013